Hani derler ya “Aşk anlatılmaz, yaşanır” diye. Bu söz doğru olmasına doğru ama anlatmadan da olmuyor ki. Yaşananlar anlatılmalı, yazılmalı ki deneyim anlamını bulsun ve insanlar yeniden aynı hatalara düşmesinler. Aşklar dilden dile anlatılmasaydı eğer, Leyla’nın bir bakışı için mecnuna dönen adamı nasıl bilecektik. Aslı’sı için dağları delen Kerem’i de bilemezdik. Ölümle randevusunu düğün ve kavuşma günü kabul eden ve kim olursa olsun gönlünde yer veren Hazreti Mevlânâ’yı, yüzyılları aşan sözleri ile gönüllerde taht kuran Yunus’u ve daha adını bilemediğimiz binlerce âşığın eserleri ile kendimizden geçemezdik.