Haftalık Köşe Yazısı

  • Yönetici, idareci, üst, girişimci, önder, patron, koç, lider, tüm bu kavramlar çoğu zaman birbirlerinin yerine kullanılsa da farklı oldukları bir gerçektir. Günümüz bilgi toplumunu yaşamaya çalışan bilgi insanının, ihtiyaç duyduğunu düşündüğümüz yönetim tarzı; bilgi ve hizmet odaklı liderliktir. Liderliğin en çok karıştığı, zaman zaman yerine kullanıldığı yöneticiliğe ve beraberinde yönetim sürecine kısaca değinmekte fayda var.
  • AİLE VE AİLE ŞİRKETİ OLARAK BU DÖNEMİN FARKINDA MIYIZ? Bu temel soruya hem aile şirketi yetişkin kuşağının, hem gençlerin acele ile “Evet.” cevabını verdiklerini duyar gibiyiz. Hatta bir kısmınızın içinden “Biz zaten bunları biliyoruz.” dediğini de tahmin ediyoruz. Elbette ki gençlik döneminin burada aktardığımız ve daha aktaramadığımız birçok özellikleri mevcuttur. Özellikle yetişkin kuşağın kendisi de bu dönemden geçmiştir ve önemli deneyimleri vardır. Vardır da bu deneyimler de çoğu zaman yetmiyor. Yani bu dönemi bilmek, temel özelliklerinin farkında olmak gereklidir ama ne yazık ki yeterli değildir.
  • İster eğitim sürecinde yer alsınlar, ister aileye ait kurumlarda, isterse de aileye ait iş yerleri dışındaki herhangi bir kurumda çalışsınlar; yeni kuşağın ortak özelliği, bir aile şirketinin üyesi ve varisi olmalarıdır. Gerçekten de hangi büyüklükte olursa olsun bir aile şirketinin varisi olmak başlı başına bir kariyerdir, bir sorumluluktur, bir avantajlar kümesidir ama aynı zamanda meşakkati yüksek bir süreçtir.
  • Sistem biliminin bakış açısı kullanılmadığından dolayı filin bir parçası bütün zannedilmekte ve gerçek ondan ibaret sayılmaktadır. Kişilik farklılıklarına dayalı bakış açısı geliştirilmediği sürece; aile şirketlerine verilen genel geçer tavsiyeler, pansuman tedbirlerden öte geçmeme tehlikesi içermektedir.
  • Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, bazen biz de şaşıyoruz kendimize. Zira insan olarak uyum sınırlarımız her geçen gün biraz daha zorlanıyor. Çevremizdeki fiziki gürültü çoğalıyor, kulağımız haddinden fazla uyarana maruz kalıyor. O kadar görüntü ile karşı karşıyayız ki gözlerimiz yoruldu. Bize dokunan nesne sayısının çokluğu tenimizi yordu. Kokuları da karıştı küçük dünyamızın ve güzel rayihaları seçemez olduk.