Güneşin henüz doğmadığı bir bayram sabahıydı. Dokuz evladının her birine ayrı bir sanat eseri hassasiyetiyle dokunan rahmetli annemin hazırladığı tertemiz elbiseler, döşeklerimizin başucundaydı. Beyaz gömlek (işlik), askılı pantolon (sirebent), kocaman düğmeli ceket (adam ceketi), elle örülen uzun yün çoraplar ve hafif ökçeli lastik (cizlavit) ayakkabı. Ablalarımın içlikleri ve entarileri ise rengârenkti.