Hasretiyle kavrulduğum köyüm, okulum,
Öğrenciliğimin yarım defteri, kalemi, silgisi gitti.
Kolumun altındaki tezeğim gibi,
Peşinde koştuğum bezden topum da gitti.
Dere kenarındaki taştan seccade,
Envaı renklerin dans ettiği küçük bahçem gitti.
Bağlarım, bahçelerim harap oldu,
Güller soldu, bülbüller de gitti.
İnşaatlarda geçen çocukluğum, ameleliğim,
Işıltılı salonlardaki sözlerim tükendi gitti.
Bitmez sandığım sevdalarım gibi,
Aşklarım, değerlerim, yarenlerim de uzaklaştı gitti.
Yalancı dünyanın serinleten çayları aktı,
Zenginliğim, param, pulum tükendi gitti.
Varlığın peşindeki esrarlı çabalarım gibi,
Başarım, nefretim, şöhretim de gitti.
Seher yelinden koruyan perdeler uzaklaştı,
Canıma can katan gönüller terk etti gitti.
Ne çare ki ışığına teslim olduğum,
Gam yüklü yeşil gözler de gitti.
Yukarılarda taht kuran ulu kişiliğim,
Dertlerimi kovalayan dermanlarım gitti.
Dilimden düşmeyen virdim gibi,
Kibrim de kanatlandı kabrime doğru gitti.
Sevgisiz geçmeyen günlerim, gecelerim,
Utangaç çocukluğumun rüyaları tükendi gitti.
Kapıyı çalan ayrılık zili gibi,
Bedenime sığmayan ruhumun gözyaşları da gitti.
Gecenin rüyaları gibi,
Günümün hayalleri de bitti.
Bedenime can veren rahmet gibi,
Ruhumu aydınlatan ışık da gitti.
Tane tane çekildi harfler,
Kelimeler, lafızlar, cümleler bitti.
Masallar, hikâyeler, romanlar gibi,
Bilgi, mevhum ve anlam da gitti.
Madde ile mana arasında geçti ömrüm,
Tutunduğum bütün halatlar koptu gitti.
Ne olur garibine acı Sultanım,
Senin ipine sarılma gayretimi alma benden.
İlhami FINDIKÇI
27-31 Temmuz 2022, Covid Günlerinden, 6 Eylül 2022, İstanbul