Gelecekte işi yönetmesi beklenen aile şirketlerinin varisi gençler; iyi bir eğitim almıyor, iş ortamında yetişmiyor, işe gitmiyor, gitse de çalışmıyor. Keyif peşinde koşmaktan beceri kazanmaları gereken kritik dönemleri kaçırabiliyor. Önlenemez maddi tatminleri, ruhsal tatminlerini gölgede bırakıyor. Ailenin maddi zenginliği, çocukların kişiliklerinin yerleşmesinde olumsuzluklara neden olabiliyor. Oysaki devlet gibi, aile şirketleri de gençlere emanettir.
Yıllardır danışmanlık yaptığımız aile şirketlerinde en çok karşılaştığımız sorunların başında gençler geliyor. Haz ve hızın egemen olduğu günümüzde her aile için çocuk yetiştirmek zor. Belirli bir ekonomik varlığın, işin, markanın, yüzlerce çalışanın, üretim- pazarlama-satış teşkilatların, çeşitli resmi ilişkilerin sahibi olan aile şirketlerinin, evlatlarının yetişmeleri kuşkusuz çok daha büyük sorumluluklar gerektiriyor.
Aile Üyeleri Çatışıyor
Yıllardır filmlere konu olacak aile içi çatışmalara, zaaflara tanık oluyoruz. Büyük bir emek ve zorlukla kurulan, kısa zamanda gelişip büyüyen aile şirketlerinin kurucu kuşağı, işteki başarısını, aile ve özellikle çocuk yetiştirmede gösteremiyor. Çünkü bu işe yeterince zaman ve emek ayırmıyorlar. Değerlerinden uzak yetişen aile bireyleri, birbirleriyle uğraşırken işleri zayıflıyor.
Geçmişte uyum ve davranış sorunları olan bir genç kıza yardımcı olmuştuk. Bilinen bir aile şirketinin varisi olan kızın babası şöyle demişti: “Sabahın altısında işe gidiyor, gece on birlerde dönüyorum. Üç fabrikayı idare ederken yoğunum, yorgunum. Onlar için çalışıyoruz. Varlığımız onların olacak. Her imkânları var, ne sorunları olur. Bizim gibi yokluk görmediler. Ailemize uymayan alışkanlıkları var. Bunları kabul etmiyorum. Geldiğimiz yer belli…”
Anne babaların çocuklarını yetiştirirken kötü niyetleri olmaz. Ama çocuk yetiştirmek çok ciddi bir iştir. Ailenin, işine gösterdiği ihtimamı çocuklarından esirgememesi gerekir. İşletme önemlidir kuşkusuz. Ama işi ve aileyi sürdürecek evlatların yetiştirilmesi çok daha önemlidir. Çocuklara zaman ayırmak, onların gerçeklerine aşina olmak, onları kendi yanımıza alarak aynı havayı solumak, toplumsal kültürümüze duyarlı yetiştirmek, iyi bir insan olmaları için yoğun çaba göstermek, hem temel ahlaki değerleri hem de bilimsel bakış açısını yakalamalarına yardımcı olmak zorundayız. Ama tüm bunlar için önce biz, güzel bir insan modelinin neresindeyiz acaba? Belki de üç değil iki fabrikası olsaydı iş adamının, dağılmış bir ailesi olmayacak, evlatları, kendisi ve ailesinden uzak bir dünyanın çocukları olmayacaktı. Unutmayalım ki çocukların ihmali, ailenin ve işin imhasına neden olur.
Çocuklar Hak Etmeli
Aile şirketlerinin çocukları; bolluk içinde ve ayrıcalıklı değil hak ederek yetişmelidir. Unutulmamalıdır ki eksiklik ve yokluk, insanın çalışması ve çabasının temel motivasyonudur. Oysaki türlü oyuncakları, akıllı telefonları var, paraları çok. Kısa bir yola çıkarken bile suyu eline tutuşturuluyor çocuğun. Çocuk yaşta evden habersiz araba alanlar, hatta kendi arabası olanlar var.
Çocuklar doğal gelişimlerinin gerektirdiği şekilde hiç üşümüyor, susamıyor, aç kalmıyor, yokluk çekmiyor, kırda bayırda koşmuyor, düşmüyor, tabiatın renklerinden habersiz yetişiyorlar. Şükürden uzak, varlığın içinde yüzerken sahip olmadıkları kimi uçta deneyimlerin, davranışların ve kötü alışkanlıkların peşine düşüyorlar. Her şeyleri olan çocuklar, ailenin manevi değerlerinin değil maddi değerlerinden dolayı şirketin çocukları olarak yetişiyorlar.
Çocuklar; aile işinin içinde yetişmeli, üretimin tozuna, pazarın gürültüsüne yabancı olmamalıdırlar. Özel hocaların zoruyla göstermelik bir eğitim değil, ilgileri doğrultusunda ciddi bir eğitim almalıdırlar. Yetenek ve zekâ önemlidir ama ilgileri belirleyici olmalıdır. Sıradan bir sertifika ya da üniversite değil yurt içinde yahut yurt dışında ciddi bir üniversite okumalı ve bir yabancı dili konuşabilmelidir. Üniversite sonrasında mümkünse bir süre başka bir iş yerinde çalışmalı, üretmenin ve alın terinin heyecanıyla kendini kanıtlamalıdır. Sonra aile şirketinde en alt düzeylerden işe başlayıp yükselmelidir. İşletmede benlik çıkmazına sahip bir aile üyesi değil bir çalışan olabilmelidir.
Aile; çocukların kişilik kazanma sürecinde model olmalı, paranın sağlayamadığı aile içi huzurun, sükûnetin, ahlakın, sevginin, saygının, soru sorma ve kendini ifade hürriyetinin yeşerdiği bir yuva olmalıdır.