Haftalık Köşe Yazısı

Zihnimizdeki Faylar Da Kırıldı

6 Şubat 2023 gününün ilk ışıkları saat 04.17… Asrın depremi, zihinlerdeki fay hatlarını da kıracak büyüklükte oldu. Yıkılan binlerce yapının getirdiği ekonomik kayıplar büyük ve ölçülebilir durumda. Ama telafisi zor olan asıl kayıp hayatını kaybeden on binlerce insanımız ve sağ kalanlarda oluşan ağır hüzün dalgasıdır. Zira söz konusu yıkılan umutlar, yarım kalan aşklar, hasara uğrayan gelecek ve anılar, yaşama dair isteksizlik, anlam boşluğu ve gönüllerde yıkım… Asıl felaket maddi yıkım değil zihinlerdeki kırılmadır.

Şahitlik ettiğimiz depreminin maddi ve manevi felaketini daha iyi anlamak için öncelikle bazı verileri paylaşalım. Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkezli 7,7 ve uzmanların ifadesiyle olağan dışı bir şekilde aynı gün Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesi merkezli 7,6 şiddetindeki irkitilmiş (induces earthquakes) deprem, on ilimizi doğrudan etkilendi. Felaketin yaşandığı 108.812 kilometre kare alan Azerbaycan, Bulgaristan, İsviçre, Hollanda, Avusturya gibi devletlerin yüzölçümünden büyüktür.

Depremden 13,5 milyon insanımız etkilendi. Bu Azerbaycan, Danimarka, Ürdün, Yunanistan, İsveç gibi ülkelerin nüfusundan fazladır. Deprem, yeryüzünü sarsan felaketler arasında 30 katrilyon joule ile en fazla enerjinin açığa çıktığı bir afet olmuştur. 1945’de Hiroşima’ya atılan atom bombasında ortaya çıkan enerji 15 trilyon joule idi.

Sismolog Dr. Stephen Hicks (University College London), “çifte deprem” olarak adlandırdığı bu depremi, dünyanın neresinde olursa olsun çok ciddi yıkıma yol açacak olağan dışı bir felaket ve coğrafya olayı olarak değerlendirmiştir.

Yerin 7 kilometre derinliğinde yani yakın mesafede aynı gün meydana gelen depremler, bugüne kadar görülmemiş bir şekilde 5 fay hattının aynı anda ve 500 kilometre uzunluğunda kırılmasıyla meydana geldi. Ve Türkiye dışında Lübnan, Mısır, Suriye, İran ve Irak’ta da ciddi biçimde hissedildi. Depremde rekor sayıda (103.800 kişi) yerli ve yabancı ekip, arama kurtarma faaliyetlerde bulundu.

EN BÜYÜK KARASAL DEPREM

Japon bilim insanlarının ifadesiyle dünyada meydana gelen en büyük karasal deprem, on ilimizdeki yaklaşık 20 milyar dolarlık ticaret hacmini, 304 bin esnafı ve 320 bin işyerini doğrudan etkiledi.

Felaketin büyüklüğü ve etkilerine ilişkin bu verileri hatırlatmamızın nedeni zihinlerde oluşan yansımalarını tahmin etmemiz içindir. Çünkü felaketin görünen maddi etkisi, görünmeyen manevi etkisini belirler. Olağan dışı tabiat olayının yol açtığı ve somut rakamlarla ifade ettiğimiz, görülen, ölçülebilen maddi yıkımın ötesinde görülemeyen, ölçülemeyen etkileri de vardır kuşkusuz. Burada öncelikle ele alınması gereken birey ve toplum düzeyindeki psikolojik sarsıntıdır. Zira bu etkinin çok daha uzun süreli olabildiğini biliyoruz.

Felaket yaşayan insanda ilk aşamada şok, ikinci aşamada belirsizlik ve pasiflik, son aşamada toparlanma ve başa çıkma mücadelesi başlar. Ancak bazılarımız bu aşamaların bir yerinde takılırız da toparlanma ve başa çıkma düzeyine ulaşamayız. Ve felaket şok ya da belirsizlik hali ile zihinde yaşamaya devam eder. Bu ise kişiye özel kaygı düzeyinin süreklilik kazanmasına, gerilimin yerleşmesine, travmanın zihinde süreklilik kazanmasına neden olabilir.

Başta felaketi yaşayanlar olmak üzere onlarla etkileşimde olanlar ve ekranlardan seyredenler, ağır bir travma ile karşı karşıyadır. İlk aşamadaki şok dalgası ile şaşkınlık, belirsizlik, çaresizlik davranışı öndedir. İkinci aşamada durgunlaşma, geri çekilme, ağır hüzün hali, suçlu hissetme, olağan yaşam döngüsünün değişmesi; üçüncü aşamada aklın ve duyguların eş güdümüyle sorun çözme becerisinin devreye girmesi, kabullenme, toparlanma, harekete geçme, başa çıkma, mücadele söz konusudur.

ELBETTE ATLATACAĞIZ

Psikolojik düzlemde böylesine ağır bir afete verdiğimiz bu tepkiler normaldir. Normal olmayan duyguların yönetilememesi sonucu birey ve toplumun travmanın altında kalmasıdır. Bazı kişi ve toplumlar; suçlu hissetme, birbirleriyle uğraşma, konunun bütününden uzaklaşarak ayrıntılara takılma, konuyu başka mecralara çekme gibi nedenlerle yaşadıkları afetleri atlatmada zorlanırlar.

Afet sonrası yaşanan travmanın bireysel ve toplumsal psikolojide yol açtığı tahribat ve zihinlerdeki fay kırılmalarının tamiri için; temel insani değerlerle harekete geçmek, zarar görenlere el uzatmak, yardımda bulunmak, felaketi doğrudan yaşayanlarla duygu alışverişinde olmak, yalnız olmadıklarını hissettirmek, bağlantı kurmak, empati yapmak, felaketin zihnimizde yol açtığı güçsüzlüğü ve yorgunluğu giderecektir.

Felaket sonrasında herkesin alıştığı biçim ve şekilde yasını tutması, duygularını yaşaması kadar mümkün olduğunca hızlı biçimde hayatın olağan akışına geri dönmesi, çalışması, üretmesi, hayatın içinde yer alması gerekli ve önemlidir.

Ekonomik açıdan etkilendik ve etkileneceğiz. Ama devletimiz güçlüdür ve bunun da üstesinden gelecektir. Elbette bu felaketi kendi siyasi konumu, ideolojisi, toplumsal beğenisi, akademik süsü, gerçeğin dışındaki habercilik çabası ve maddi çıkarları için kullananlar da oldu, olacaktır. Hakikatin peşinde koşmak ve yaraya derman olmak yerine tarafların sesi olmayı tercih eden gazeteciler de oldu. Ancak haber olan bu azınlığın kötülüğü, haber olmayan milyonlarca iyiliğin yanında bir hiçtir.

Elbette ruh sağlığımızda sarsıntılar oldu, olacaktır. Binlerce yıllık medeniyet kültürümüzün mirası insani ve ahlaki değerlerimiz, bütün çabalara rağmen bu ruhsal sarsıntıyı da aşmamızı sağlayacaktır. Millet ve devlet birlikteliğimiz, dün gibi bugün ve yarın da olacaktır. Deprem sonrasındaki toplumsal dayanışma bunun en güzel göstergesidir. Yeter ki umudumuzu kaybetmemeye, hayal kurmaya, hedef koymaya ve çalışmaya devam edelim.