Makaleler

Hayat Oyununuzun Baş Aktörüsünüz

Unutmayın ki tekrarı olan bir tiyatro oyununun sıradan bir oyuncusu değilsiniz. Varlıklar âleminin dünya sahnesindeki hayat oyununuzun baş aktörüsünüz. Ve kendinizi oynuyorsunuz. Bu sahnede kendiniz ama gerçekten kendiniz olmalısınız. Bütün alt yapınız, donanımınız, potansiyeliniz ile kendinizi sunabilmelisiniz insanlara ve insanlığa. Hayatınız, kendiniz değil de olması arzu edilen role bürünmüşse, siz kendinizi unutmuş, arzu edilen sizi oynuyorsanız, sahnede bir çatışma yaşarsınız. Hem de bir iç çatışma.

Psikanalitik teoriye göre iç çatışma, sizi önce sizden sonra diğerlerinden uzaklaştırır. Yalnızlaştırır, yabancılaştırır.

Bilgi çağının en önemli sorunları arasında yabancılaşma baş sırayı almış görünüyor. Esasen insanlık, yabancılaşma kavramına aşinadır. Her toplumsal dönüşüm çağında bir yabancılaşma yaşıyor insanlık.

İlk insanlardan tarım toplumuna geçişte insanlar, göçebelikten yerleşik hayata geçtiler ve bir yabancılık çektiler. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişte de insanlık topraktan uzaklaştığı ve makineye bağımlı hale geldiği için yabancılaştı. Üretim araçları değiştiği için insanlar üretim süreçlerine bütün olarak hâkim olmaktan çıkıp bir parçasına egemen olduğunda da yabancılaşma yaşadı.

Nihayet günümüzde sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiyoruz. İnsanlar; bilgi artışı, iletişim ve ulaşımın baş döndürücü hızı ile hiçbir çağda olmadığı kadar doğal hayattan uzaklaşmaya ve kendilerine yabancılaşmaya başlamıştır. Böylece günümüz insanı, salt maddi bakışın koyuluğuna kapılmış. Duygu ve özellikle ruh tarafını zayıflatmıştır. İnsani değerleri aşınmış ve yıpranmıştır. Bireysellik, hayatın odağına oturdukça ötekileşme hızlanmış ve üzülerek söylemek durumundayız ki insanlık geri gitmiştir.

Objektif bir gözle çevremizi incelediğimizde yahut TV ana haber bültenlerini izlediğimizde bunu görüyoruz. Yaşam sahnesindeki kimi sade, mütevazı roldeki insanların, çocukların, gençlerin, yetişkinlerin, yaşlıların birer vahşet makinesine dönebildiğini görüyoruz. Bu sahneler için çok uzaklara gitmeye de gerek yok aslında. Yüzünü batıya dönen ve bu yolda ciddi yol almaya çalışan ülkemizde de söz konusu yabancılaşmayı hem kişi hem toplum düzeyinde görmek mümkündür.

 

Kendini Anlama Yolculuğu

Varlıklar âlemindeki yerimizi anlamamız, yorumlayabilmemiz gerekir. Bunun için kendimizle uğraşmaya, kendimizi irdelemeye ihtiyaç vardır. Hayatımızı değerlendirirken Freud’un son yıllarda çokça tartışılmasına rağmen farklı bir bakış açısı sağlayan bilinç altımızı genişletmemiz gerekir. Hayata ve yaşantımıza tek bir açıdan ve “ ben”imizi merkez alarak bakmak, bu değerlendirmeyi eksik kılacaktır. Diğer bir ifade ile bir varlık alanı olarak hayatımızı, her an yeniden doğuyormuşçasına diri ve taze bir bakışla değerlendirmek zorundayız. Her an yeni çıkarımlar yapmalıyız. Bu, kendimizle ilgili bir iç bakışı zorunlu kılar.

Modern psikoloji, bireyin kendisini daha fazla tanıması, kendisiyle buluşması için iç görünün gelişmesinin önemine değinir. Aslında yüzyıllar öncesinden özellikle uzak doğu ve doğu kökenli filozoflar, bireyin kendisini tanımasının önemini vurgulamışlar. Dünyayı anlamanın, kendimizi anlamaktan geçtiğini Konfüçyüs, İbn-i Sina, Farabi ve özellikle Gazali günümüze ışık tutacak düzeyde ele almıştır.

Tüm bu filozoflar, kendimizi anlamadan, hayattaki rolümüzle barışamayacağımızı, ruhsal sorunlar yaşayacağımızı vurguluyorlar.

İnsanların yaşadıkları hayatı anlamaları, yorumlamaları için öncelikle kendilerini bu uçsuz bucaksız varlılar âleminde konumlandırmaları gereklidir. Kendi ile ilgili bu konumlandırmada başarılı olamayan bireylerin, hayatları ile uyum ve barış içinde olmaları zorlaşır.

“Dünya bir sahne;

Ve bütün insanlar sadece birer oyuncu,

Girişleri ve çıkışları vardır;

Ve herkes kendi zamanında pek çok rol oynar.”

 

William Shakespeare

(As you like it, perde 2, sahne 7)

 

 

Dr. İlhami Fındıkçı 

(Davranış Bilimleri Uzmanı)

Görüşleriniz
Adınız, Soyadınız?
E-Posta Adresiniz?
İletmek İstediğiniz Mesajınız?
Array
  • Yorum Bulunmuyor!